Peksimet Kilisesi
Ergün Laflı – Sami Patacı
Prof. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Ortaçağ
Arkeolojisi Anabilim Dalı Başkanlığı. elafli@yahoo.ca
Yrd. Doç. Dr. Sami PATACI, Ardahan Üniversitesi, İnsani Bilimler ve Edebiyat
Fakültesi, Sanat Tarihi Bölüm Başkanlığı. samipataci@hotmail.com
THE GREEK CHAPEL OF PEKSIMET
Abstract
The most important ancient toponomies in Turgutreis are Termera, a Classical Greek-Roman site at
Asarlık Tepe, and Strobilos, Aspat or Çıfıtkale, a Byzantine fortress site. Strobilos was first mentioned in A.D. 724, making it one of the few known Anatolian localities to be established during the
early Middle Ages on Halicarnassian Peninsula and hence, according to Clive Foss, “should reveal
the appearance of a distinctively Byzantine site”. It is best known as a place of exile, as well as an
important fortress and naval base of the Cibyrrhaeot Theme, which was twice attacked by the Arabs,
in A.D. 924 and 1035. The existence of a monastery on the site is also attested in the 11th century.
The fortress was sacked by the Seljuk Turks around 1080, but it was recovered and refortified under
the Komnenian emperors. It remained in Byzantine hands until 1269, when it was captured by the
Turkish Emirate of Menteshe.
The focus of this paper is the former Greek church on a hill in Kadıkalesi or Peksimet, one of the
most intact and best-conditioned Post-Byzantine religious buildings on Halicarnassian Peninsula.
Peksimet is c. 4 km far from Turgutreis from where an unsealed road goes north to its shore. This
little church of the 19th cent. will enlarge our perspectives of Ottoman Greek architecture in Caria.
Key Words: Termera, Strobilos, Aspat, Peksimet, Chapel.
Özet
Bu kısa yazıda Turgutreis’in 4 km yakınındaki Peksimet Köyü’nde bulunan 19. yüzyıla ait küçük bir
Rum Kilisesi tanıtılmaktadır. Kilise 1840’lı yıllarda inşa edilmiş olup, 1870’de bir onarım geçirmiştir.
Bu dini yapı Turgutreis’deki en önemli mimarlık tarihi içerikli yapılardan birisidir.
Anahtar Kelimeler: Termera, Strobilos, Aspat, Peksimet, Kilise.
Eskiçağ’da Turgutreis
urgutreis Beldesi topografya açısından “Sporades” takımadalarını oluşturan irili ufaklı on dört ada ile Kos (İstanköy) ve
Kalymnos gibi adaların yanı başında bulunan Halikarnassos
Yarımadası’nın en kilit noktalarından birinde yer alır. Bu alan jeolojik olarak
volkanik bir alan olup, tarım ve hayvancılık için çok elverişli sayılmaz. Eskiçağ ve
Ortaçağ’da bölgede zeytincilik ve bağcılık gelişmiştir. Ancak bölge volkanik taş
kaynağı olması açısından oldukça ön plandadır.
T
1
ARKEOLOJİ VE SANAT
|
146: MAYIS-AĞUSTOS 2014
Turgutreis’in bulunduğu yerdeki en eski arkeolojik bilgiler İ.Ö. II. Bine aittir. Bu
devre ilişkin az sayıdaki yayında Müsgebi (Ortakent), Dirmil ve Asarlık Myken1
ve Submyken seramik buluntuları,2 çevrede ele geçen batıklar ve tarihlenmeleri
sorunlu çeşitli dağ yerleşimlerinden bahsedilmektedir. İ.Ö. I. Binde Turgutreis ve
Bodrum Yarımadası nispeten daha iyi bilinmektedir. Bölgenin miladı denilebilecek şahsiyeti İ.Ö. 4. yüzyılda yaşamış Mausollos’tur. Mausollos devrine kadar (İ.Ö.
377-353) Karia’nın bu yarımadasında buluntular tekildir. Daha çok mezarlık alanları vardır ve büyük yerleşimler henüz yoktur. Zaten Mausollos öncesi kalıntıların
çoğu daha sonraki devirlerde tahrip olmuştur. Ancak Mausollos öncesi ve sonrası
Turgutreis Bölgesi Ege-Marmara-Karadeniz deniz güzergahında önemli bir ara
demirleme noktasıdır.
Mausollos sonrası Karia Bölgesi (bugünkü Muğla İli ve kuzeydoğusu) 50’den fazla
kente sahip ve denizsel yollarla tüm Eskiçağ dünyası ile bağlantı içinde olan,
gelişmiş ve zengin bir yöre idi. Turgutreis’in bulunduğu alan, dağlık olmakla
beraber Karia’nin bu yoğun denizsel bağlantılarına paralel olarak, özellikle Klasik
ve Hellenistik Çağlarda yoğun Ege Denizi trafiğinden etkilenmiş bir mevkidir.
Dolayısıyla özellikle Kadıkalesi ve yakın çevresinde Eskiçağ’da denizsel birçok batık
ve irili, ufaklı savunma yapıları, İ.Ö. 4. yüzyılda kaya mezarları3 ile küçük kırsal
yerleşimler yer almaktadır. Ancak bu alanda bu devirlerde büyük bir kent kurulmamıştır.
Turgutreis Beldesi’nin Mausollos sonrası arkeolojik açıdan en çok tanınan değeri
Aspat Kalesi, yani Termera ( έ ε α ya da Photius’a göre ε έ ια) Örenyeri’dir.
Aspat Klasik Hellence’deki Aspartos’tan, yani “dikime elverişsiz yer” kavramından gelmektedir. Turgutreis’e 9 ile 13 km uzaklıktaki Akyarlar Koyu’nda bulunan
Termera Örenyeri I. ve III. Derece Arkeolojik Alanı olarak tescillenmiştir. Bu alan
Aspat Koyu’na bakan konik tepenin doruklarındadır. Lokalizasyon olarak örenyeri
2 km yukarıda bulunan Mandra Köyü’nün 1 km üzerindeki Asarlık Tepe’dedir.4
Kentin isminin kökenleri ile ilgili birçok yorumlar yapılmıştır; bunlardan biri de
ismin Girit menşeili olduğu üzerinedir.5 Termera aslında Karia Bölgesi’nin Demir
Çağı ve sonrası yerel bir halkı olan Leleg’lere ait ve onların kurduğu bir yerleşimidir6 ve son yıllarda Muğla Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü
Başkanı Prof. Dr. Adnan DİLER tarafından araştırılıp, incelenmektedir.7 Aspat
Kalesi’nin aslında bir korsan gözetleme kulesi olduğu düşünülmektedir. Kentin sikkelerinden İ.Ö. 5.-4. yüzyıldan8 beri bu yerleşimin olduğu anlaşılmaktadır. Gümüş
kaynakları ile ünlü Myndos (Gümüşlük) kentinin komşusu olan ve HalikarnassosMyndos yolu üzerinde bulunan Termera kentinin ismi Strabon tarafından bahse-
Çizim 1: Peksimet Kilisesi planı.
2
PEKSİMET KİLİSESİ
|
Ergün Laflı – Sami Patacı
dilmektedir.9 Kent Erken Bizans devrinde yükselişe geçmiştir; bu döneme ait bazı
yazıtlar bilinmektedir.10
Aspat coğrafi konumu sebebiyle Ortaçağ süresince önemini korumuş ve bu yüzden kentte Ortaçağ’a ait çok sayıda buluntu ele geçmiştir. Aspat-Çıfıtkale için
Ortaçağ’da söylenegelen “Strobilos” ( τ ό ι ο ) ismi en erken İ.S. 8. yüzyıl kayıtlarında tespit edilebilmiştir11 ve bu yer L. Robert tarafından lokalize edilmiştir.
Nikomedialı Aziz Thephylaktos ve Aziz Willibald12 bu kentten söz etmektedir.
“Strobilos“ adı ayrıca Andreas Salos’a ait apokrif bir İncil’de de geçmekte ve
Strobilos’un dünyanın sonunu getirecek bir kıyametten kurtulan kentler arasında
yer aldığı ifade edilmektedir. Piri Reis’in 1521 tarihli el kitabında ise Aspat, denize
hâkim bir noktada ve yüksek bir tepenin üzerinde yer alan“Usput Kalesi” adıyla
anlatılmaktadır.13 Aspat Turgutreis Bölgesi’nin gelmiş geçmiş en önemli buluntu merkezidir. Kent bu gelişmişliğini deniz güzergahları üzerinde bulunmasına
borçludur. Zaten özellikle Geç Antik Çağ’da bölgede denizcilik faaliyetleri bir
hayli artmıştır. Bunu bölgedeki batıklardan anlamaktayız. Bugün Bodrum Sualtı
Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmekte olan İ.S. 7. yüzyıla ait Yassıada Batığı buluntuları Turgutreis yakınlarında ele geçmiştir. Oldukça iyi yayınlanan14 bu batık kazısı
bölgenin Geç Antik Çağ ve Ortaçağı’na ışık tutar.
Peksimet’teki Kilise
Turgutreis’in 6 km kuzeyinde, Gümüşlük yolu üzerinde “Kadıkalesi” diye de anılan
ve karadan ulaşılan küçük bir sahil köyü olan Peksimet mevcuttur. Bu köy Bodrum
İlçe Merkezi’ne 23 km uzaklıktadır. Oldukça dağlık olan Peksimet arkeolojik olarak literatürde pek tanınmaz.15 Bu mevki Eskiçağ’dan günümüze denizyollarını
gözlemleyen bir savunma yapısına sahiptir.16 Kadıkalesi ismini ise Osmanlı Dönemi
bir konuttan almaktadır. Ayrıca köy su kaynaklarının bol olduğu bir mevkidir.
Peksimet’te Turgutreis’e gelen kaptanların su ihtiyacını karşılamak için Süleyman
Kaptan tarafından yaptırıldığı tahmin edilen ve yazıtlara sahip bazı çeşmeler bulunur ki bu yapılar Turgutreis Belediyesi’nin destekleriyle Bodrum Sualtı Arkeoloji
Müzesi tarafından yapılan restore edilmiştir. Son yıllarda bu çeşmelerden birine
bağlanan bir kanal keşfedilmiştir. Ayrıca köydeki mezarlıkta Osmanlı Dönemi
denizcilerine ait mezarlar bulunmaktadır.
Peksimet’teki en ilginç yapılardan biri inşası 1840’lara dayanan ve 1870’de onarılan
Rum Kilisesi’dir (çizim 1 ve 2, resim 1). Bu kiliseye halk arasında “manastır” dense
de, bu inanış doğru değildir. Çünkü bu dini yapı manastır, hatta kilise olmak için
Çizim 2: Peksimet Kilisesi kesit çizimi.
3
PEKSİMET KİLİSESİ
|
Ergün Laflı – Sami Patacı
Resim 1: Peksimet Kilisesi.
oldukça küçüktür. Yayınlarda bu yapı “kilise” olarak adlandırılagelmiş, aslında
“şapel” olarak isimlendirilmesi daha doğru olacak bir yapıdır. Yüksek Mimar Meral
OĞUZ tarafından bina için yapılan rölöve, restitüsyon ve restorasyon çalışmaları
Turgutreis Belediyesi’nin yaptığı başvuru ile 27 Nisan 2012 tarihinde Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu tarafından onaylanmıştır. Turgutreis
Belediyesi tarafından örnek bir şekilde restore edilmekte olan bu kilise doğu-batı
doğrultusunda bir teras üzerine yerleştirilmiştir. Dikdörtgen planlı, tek nefli plan
şemasına sahip, birisi güneybatı (resim 2), diğeri ise kuzeybatı cephesinde (resim
3) olmak üzere iki kapısı bulunmaktadır. Yapının duvarlarında yerel volkanik taşlar
kullanılmıştır. Yapıdaki cepheler (resim 4-6) genel olarak simetrik olarak düzenlenmiştir. Yapının üst pencereleri her bir tonoz ortasına denk gelecek şekilde yerleştirilmişlerdir ve sivri kemerli açıklık formundadırlar. Alttaki pencereler ise dışarıdan
dikdörtgen, içeriden ise basık kemerli formdadır. Binanın kısa kenarlarında dört
parça Koyunbaba taşından oluşan yuvarlak pencereler (“gül pencere”) mevcuttur.
Yapıda Koyunbaba taş kaynaklarından getirilen yerel taştan, özel olarak yarım
daire şeklinde kesilmiş tamburlarla oluşturulmuş payeler (resim 7), bir yandan
çapraz tonoz kemerlerine destek olurken, ortada kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda atılmış destek kemerini (resim 8) de taşımaktadırlar.
Resim 2: Güneybatı cephesi.
4
PEKSİMET KİLİSESİ
|
Ergün Laflı – Sami Patacı
Resim 3: Kuzeybatı kapısı.
Resim 4: Güneydoğu cephesi.
Resim 5: Apsisin dıştan görüntüsü.
5
PEKSİMET KİLİSESİ
|
Ergün Laflı – Sami Patacı
Resim 6: Kuzey cephesi.
Resim 7: İç payenin görüntüsü.
Resim 8: Çapraz tonozun içten görüntüsü.
Naosun güneydoğusunda, zemininden iki basamak yüksek olan bema ve ikonastasis bölümleri günümüze ulaşamamıştır. Yapının apsis bölümü (resim 9) mekanın
içinden yaklaşık iki basamak seviyesinde yükselmektedir. Apsis karşısındaki kuzeybatı cephesindeki kapının üzerinde, orta aksta mermer sütuna basan iki ikiz kemer
mevcuttur (resim 10). Kemerlerin üzerinde bir adet taş söveli yuvarlak pencere var6
PEKSİMET KİLİSESİ
|
Ergün Laflı – Sami Patacı
Resim 9: Apsisin içten görüntüsü.
Resim 10: Kuzeybatı girişteki ikiz kemerler.
dır. Yapı iki çapraz ikiz kemerle oluşturulmuş
iki simetrik haçvari tonozla örtülmüştür (resim
11). Kilisenin zemininin kaplama malzemesi
orjinal değildir (resim 12). Naosun kuzeybatısında yer alan ve kadınlar mahfili olarak işlev
kazanan ahşap (gynkaion) galeri de günümüze
ulaşmamıştır.
Resim 11: Yapının üst örtüsünün havadan
görüntüsü.
7
PEKSİMET KİLİSESİ
|
Ergün Laflı – Sami Patacı
Resim 12: 2013 yılındaki restorasyon sırasında zeminin görüntüsü.
Yapının içindeki mimari süsleme elemanları oldukça azdır. Bazı elemanların mermerden ve daha erken yapılardan devşirme oldukları gözlemlenmektedir. Çapraz
tonoz kemerlerinin kesişme bölümlerinde dairesel şekilli bitkisel motifler günümüze ulaşan tek iç süsleme unsurudur ve stucco tekniğinde yapılmıştır. Kilisenin dış
süsleme elemanları da oldukça sadedir. Sadece güneybatı girişteki portalin orjinalinde çivit renkle boyanmış lentosu (resim 13) üzerinde beş adet haç ile onarım
tarihi olan 1870’den oluşan bir levha (resim 14) ve sarı taş üzerine iki satırlı bir ona-
Resim 13: Güneybatı girişteki
lento.
8
PEKSİMET KİLİSESİ
|
Ergün Laflı – Sami Patacı
Resim 14: Haçlı levha ve yapının onarım tarihi.
Resim 15: Rumca yazıt.
rım yazıtı (resim 15) bulunur. Ayrıca buradaki pencerelerin birinin sövesi üzerinde
stilize iki adet ejderha figürü vardır. Bu kısımdaki Rumca yazıtı şöyledir:
[A]
β
=
AΓ
N
=
[ ]
Bu yazıtın 2. satırında geçen Mα ε ό özel isminin kime ait olduğu belirlenmemiştir.
T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire
Başkanlığı’nda bulunan 29. Zilhicce 1255 (= 4 Mart 1840) tarih, 71 dosya ve 4260
gömlek numaralı bir belgeye istinaden kilisenin yapılması için 1840 yılında yerel bir
talebin olduğu anlaşılmakta ve böylece kilisede iki farklı mimari evre olduğu anlaşılmaktadır. 1840-1870 arası olan ilk evrede kilisenin kuzeybatı cephesindeki ikiz
kemerli açıklığın duvar ile örtülmediği düşünülmektedir. Kilisenin 1840 ile 1870
arasında Ege Bölgesi’ni etkileyen depremlerde tahrip olup, sağlamlığını yitirdiği
görülmektedir. Sözlü kaynaklar kilisenin 1870 yılında İstanköylü bir usta tarafından onarıldığını aktarmaktadır.
Plansal olarak bakıldığında kilise bölgede az tanınan bir plana sahiptir. Kilisenin
hemen arkasında bugün bir harabe halinde olan, ancak kiliseye ilintili olabilecek
bir konut bulunmaktadır (resim 16). Kilise içinden birçok mermer parça alınarak
başka yerlerde kullanılmıştır. Kiliseye ait bazı mermer mimari plastik öğeler Köy
Resim 16: Kilisenin yakınlarındaki konut.
9
PEKSİMET KİLİSESİ
|
Ergün Laflı – Sami Patacı
Resim 18: Peksimet Mezarlığı’nda kiliseye ait olabilecek mermer bir paye başlığı.
Camisi ve Mezarlığı’nda gözlemlenmektedirler
(resim 17-19). Kilisenin topografyası gözlemlendiğinde binanın yerinde belki de Erken Bizans’a
ilişkin başka bir kilise yer almakta olduğu fikri
uyanmaktadır.
Resim 17: Peksimet Mezarlığı’nda kiliseye ait olabilecek mermer bir blok.
Muğla yöresi kiliseleri Alexander ZÄH’in 2003
yılında tamamladığı doktora tezinden sonra
daha iyi tanınmaktadır;17 ancak Zäh tezinde
bu yapıya pek yer vermemiştir. Yapı ile ilgili en
kapsamlı akademik çalışma Anton BAMMER’e
aittir.18 Turgutreis Yöresi’nde en iyi bilinen gayrimüslim dini yapısı yine oldukça küçük boyutlu Gümüşlük’teki Rum Kilisesi’dir (resim 20).
Peksimet Kilisesi Gümüşlük’ten sonra yörenin 19.
yy.’a ait en önemli Post-Bizans19 dini yapılarından birisini teşkil eder.
Teşekkür ve Not
Resim 19: Aynı başlığın üst kısmı.
Resim 20: Gümüşlük Kilisesi.
10
PEKSİMET KİLİSESİ
|
Ergün Laflı – Sami Patacı
Makaledeki yardımlarından dolayı Dr. Alexander
ZÄH’e (Maintal, Almanya) teşekkür ederiz.
Makaledeki tüm görseller yazarlara aittir ve
Kasım 2013’de çekilmişler ya da çizilmişlerdir.
NOTLAR
1. Bu konuda bkz.: G. F. Bass, “Mycenaean and Protogeometric Tombs in the Halicarnassus
Peninsula”, American Journal of Archaeology 67/4, 1963, 353-361; T. R. Bryce, “The Nature
of Mycenaean Involvement in Western Anatolia”, Historia: Zeitschrift für Alte Geschichte
38/1, 1989, 1-21 ve C. Mee, “Aegean Trade and Settlement in Anatolia in the Second
Millennium B.C.”, Anatolian Studies 28, 1978, 121-156.
2. G, M. A. Hanfmann – J. C. Waldbaum, “Two Submycenaean Vases and a Tablet from
Stratonikeia in Caria”, American Journal of Archaeology 72/1, 1968, 53, altnot 16.
3. A. M. Carstens, “Tomb Cult on the Halikarnassos Peninsula”, American Journal of
Archaeology 106/3, 2002, 406, altnot 65.
4. G. E. Bean – J. M. Cook, “The Carian Coast III”, The Annual of the British School at Athens
52, 1957, 88, altnot 113. 19. yüzyılın sonunda C. T. Newton Termera’yı Çıfıtkale olarak lokalize etmiştir: W. R. Paton, “Excavations in Caria”, The Journal of Hellenic Studies 8, 1887,
67. Bu tanı sonradan W. R. Paton ve J. L. Myres tarafından düzeltilmiştir: W. R. Paton – J.
L. Myres, “Researches in Karia”, The Geographical Journal 9/1, 1897, 203. G. E. Bean – J. M.
Cook, “The Halicarnassus Peninsula”, The Annual of the British School at Athens 50, 1955,
116, altnot 133; ve Carstens, a.g.e., 406, altnot 62. 19. yüzyıl sonunda Termera’da The British
Museum adına bir de kazı yapılmıştır.
5. Sp. Marinatos, “Les légendes royales de la Crète minoenne”, Revue archéologique 34,
1949, 14.
6. W. R. Paton, “Excavations in Caria”, The Journal of Hellenic Studies 8, 1887, 67 ve 82.
Kentin ayrıntılı tanımı ve planı için: Bean – Cook, Halicarnassus, 116-118 ve 147-149; ile
Paton – Myres a.g.m., 203-204. Kentin Plinius’un listesindeki varlığı ile ilgili bir tartışma için:
Bean – Cook, Halicarnassus, 144.
7. A. Diler – B. Özer – Ş. Gümüş – H. Ö. Özcan – M. Elmas – A. Novaliç, “Bodrum Yarımadası
Leleg Yerleşimleri, Adalar, Aspat, Kissebükü (Anastasioupolis), Mylasa Damlıboğaz (Hydai),
Pilavtepe ve Sedir Adası Yüzey Araştırmaları-2009”, şurada: 28. Araştırma Sonuçları
Toplantısı (24-28 Mayıs 2010, İstanbul), 3. Cilt, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür
Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayın No: 3266-3,
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Yayın No: 148-3, (Yayına Hazırlayanlar: A.
Naci Toy ve Candaş Keskin), Allâme Tanıtım & Matbaacılık Hizmetleri (Ankara 2011) 187-206.
8. İ.Ö. 5.-4. yüzyıllarda Karia Bölgesi ve Termera için: S. K. Eddy, “The Cold War between
Athens and Persia, ca. 448-412 B.C.”, Classical Philology 68/4, 1973, 242.
9. XIV, 657: “Χω ίο έ ε ο ” ifadesinin dışında bölgedeki yerleşimlerle ilgili birçok önemli
bilgi mevcuttur.
10. Bean – Cook, Halicarnassus, 129, altnot 184.
11. C. Foss, “Strobilos and Related Sites”, Anatolian Studies 38, 1988, 147.
12. Ancak bu kaynakta geçen “Transito urbis Strabolis monte excelso” ibaresi tartışmalıdır.
Strobilos’un yeri ile ilgili bir tartışma için: G. C. Miles, “Byzantium and the Arabs: Relations
in Crete and the Aegean Area”, Dumbarton Oaks Papers 18, 1964, 8, altnot 32.
13. Bölgedeki Arap hakimiyetinden 10. yüzyıl ile beraber söz etmeye başlayabiliriz: K. M.
Setton, “On the Raids of the Moslems in the Aegean in the Ninth and Tenth Centuries
and Their Alleged Occupation of Athens”, American Journal of Archaeology 58/4, 1954,
318, alt not 42. Türk hakimiyeti ise 11. ve 12. yüzyıllarda gerçekleşmiştir: M. E. Martin,
“The Venetian-Seljuk Treaty of 1220”, The English Historical Review 95/375, 1980, 325. Bu
dönemdeki Bizans-Türk ilişkileri için: T. Papacostas – C. Mango – M. Grünbart, “The History
and Architecture of the Monastery of Saint John Chrysostomos at Koutsovendis, Cyprus”,
Dumbarton Oaks Papers 61, 2007, 40.
14. G. F. Bass – F. H. van Doorninck, Jr., Yassı Ada 1: A Seventh-Century Byzantine Shipwreck,
The Nautical Archaeology Series, 1 (College Station, TX 1982).
15. Kadıkalesi ile ilgili ilk tanımlardan birisi W. R. Paton ve J. L. Myres’a aittir: Paton – Myres,
a.g.m., 46.
16. Foss, a.g.m., levha XX (b).
17. A. Zäh, Zur Typologie kirchlicher Architektur im südwestlichen Kleinasien (yayımlanmamış doktora tezi) (Maintal 2003). Bu tezin irdelendiği ve İzmir yöresindeki 19. yüzyıl Post
Bizans kiliselerinin konu edildiği bir başka yayın için: E. Laflı – A. Zäh, “Beiträge zur Kenntnis
der osmanischen Kirchenarchitektur im Grosraum İzmir-Smyrna (19. Jh.-1922)”, Zeitschrift
der Deutschen Morgenländischen Gesellschaft için Berlin’de baskıda (2014).
18. A. Bammer, Die Rückkehr des Klassischen in die Levante. Neuzeitliche Architektur und
Minderheiten. Kulturgeschichte der Alten Welt, Bd. 76 (Mainz 2001)., 49, lev. 8 (renkli
11
PEKSİMET KİLİSESİ
|
Ergün Laflı – Sami Patacı
fotoğrafı), 190, 192, res. 92 (planı ve iki adet cephe çizimi) ve 225-226 (yapının inşası 1870’e
tarihlenmiştir); ve Zäh, a.g.e., 134. Zäh’e göre bu tür haçvari tonoz Yayla Köyü’nde ve Lykia
Bölgesi’nde Kalkan’da da görülmektedir.
19. Bu dönem yöre (özellikle profan) mimarisine ilişkin bkz.: A. Arel, “Gothic Towers and
Baroque Mihrabs: The Post-Classical Architecture of Aegean Anatolia in the Eighteenth and
Nineteenth Centuries”, Muqarnas 10, 1993 (=Essays in Honor of Oleg Grabar), 212-218.
KAYNAKÇA
Arel, A, “Gothic Towers and Baroque Mihrabs: The Post-Classical Architecture of Aegean
Anatolia in the Eighteenth and Nineteenth Centuries”, Muqarnas 10, 1993 (=Essays in Honor
of Oleg Grabar), 212-218.
Bammer, A., Die Rückkehr des Klassischen in die Levante. Neuzeitliche Architektur und
Minderheiten. Kulturgeschichte der Alten Welt, Bd. 76 (Mainz 2001).
Bass, G. F., “Mycenaean and Protogeometric Tombs in the Halicarnassus Peninsula”,
American Journal of Archaeology 67/4, 1963, 353-361.
Bass, G. F. – F. H. van Doorninck, Jr., “Yassı Ada 1: A Seventh-Century Byzantine Shipwreck”,
The Nautical Archaeology Series 1 (College Station, TX 1982).
Bean, G. B. – Cook, J. M., “The Halicarnassus Peninsula”, The Annual of the British School at
Athens 50, 1955, (Halicarnassus), 85-171.
Bean, G. B. – Cook, J. M., “The Carian Coast III”, The Annual of the British School at Athens
52, 1957, (The Carian Coast), 58-146.
Bryce, T. R., The Nature of Mycenaean Involvement in Western Anatolia, Historia: Zeitschrift
für Alte Geschichte 38/1, 1989, 1-21.
Castens, A. M., “Tomb Cult on the Halikarnassos Peninsula”, American Journal of
Archaeology 106/3, 2002, 391-409.
Diler, A. – Özer, B. – Gümüş, Ş. – Özcan, H. Ö. – Elmas, M. – Novaliç, A., “Bodrum Yarımadası
Leleg Yerleşimleri, Adalar, Aspat, Kissebükü (Anastasioupolis), Mylasa Damlıboğaz (Hydai),
Pilavtepe ve Sedir Adası Yüzey Araştırmaları-2009”, şurada: 28. Araştırma Sonuçları
Toplantısı, 3. Cilt, , T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel
Müdürlüğü, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayın No: 3266-3, Kültür Varlıkları ve Müzeler
Genel Müdürlüğü Yayın No: 148-3, (Yayına Hazırlayanlar: A. Naci Toy ve Candaş Keskin),
Allâme Tanıtım & Matbaacılık Hizmetleri (Ankara 2011) 187-206.
Eddy, S. K., “The Cold War between Athens and Persia, ca. 448-412 B.C.”, Classical Philology
68/4, 1973, 241-258.
Foss, C., “Strobilos and Related Sites”, Anatolian Studies 38, 1988, 147-174.
George M. A. H. – J. C. Waldbaum, “Two Submycenaean Vases and a Tablet from
Stratonikeia in Caria”, American Journal of Archaeology 72/1, 1968, 51-56.
Laflı, E. – Zäh, A., “Beiträge zur Kenntnis der osmanischen Kirchenarchitektur im Grosraum
İzmir-Smyrna (19. Jh.-1922)”, Zeitschrift der Deutschen Morgenländischen Gesellschaft için
Berlin’de baskıda (2014).
Marinatos, Sp., “Les légendes royales de la Crète minoenne”, Revue Archéologique 34,
1949, 5-18.
Martin, M. E., “The Venetian-Seljuk Treaty of 1220”, The English Historical Review 95/375,
1980, 321-330.
Mee, C., “Aegean Trade and Settlement in Anatolia in the Second Millennium B.C.”,
Anatolian Studies 28, 1978, 121-156.
Miles, G. C., “Byzantium and the Arabs: Relations in Crete and the Aegean Area”,
Dumbarton Oaks Papers 18, 1964, 1-32.
Papacostas, T. – Mango, C. – Grunbart, M., “The History and Architecture of the Monastery of
Saint John Chrysostomos at Koutsovendis, Cyprus”, Dumbarton Oaks Papers 61, 2007, 25-156.
Paton, W. R., “Excavations in Caria”, The Journal of Hellenic Studies 8, 1887, 64-82.
Paton, W. R. – Myres, J. L., “Researches in Karia”, The Geographical Journal 9/1, 1897, 38-54.
Setton, K. M., “On the Raids of the Moslems in the Aegean in the Ninth and Tenth Centuries
and Their Alleged Occupation of Athens”, American Journal of Archaeology 58/4, 1954,
311-319.
Zäh, A., Zur Typologie kirchlicher Architektur im südwestlichen Kleinasien (yayımlanmamış
doktora tezi) (Maintal 2003).
12
PEKSİMET KİLİSESİ
|
Ergün Laflı – Sami Patacı